GARİP BİR YARATIK


Bir armut köyü yazıydı biz yine o gün hangi eylemi  pratiğe geçirecektik onun planlamasını yapıyorduk.ya değirmenderesine balığa gidecektik ya yeni elden geçirdiğimiz çalı saplı sapanlarla bahçelerde kuş avlayacaktık.bisikletle gezmekte iyi fikir olabilirdi ama çok az sağlam duran bisikletlerimizde muhtemelen o gün yine bozuktu.Özgür ün bisiklet bozuk olsa benimki sağlam oluyordu,.onun bisiklet bozuk olsa benimki sağlam oluyordu ama o gün muhtemelen ikisi de bozuktu.babamdan o külüstür mobilyetide isteyemezdim .bir hafta öncede onu da halletmiştik herhalde.gerçi bize çok bile dayanmıştı….neyse. biz o günkü eylem planımızı tartışırken kimden geldiğini hatırlayamadığım cazip bir fikir ortaya atıldı.yanılmıyorsam bizim amcaoğlu Musa’dan çıkmıştı bu fikir..
“yaylada Yedikapılı’nın üzerinde şahin yuvası varmış”
Biz hemen atladık tabii ki ne zamandır bir şahin yada doğan yada herhangi bir yırtıcı kuşu beslemenin hayallerini kuruyorduk.en son Özgür yaralı bir doğan bulmuştu onu da sahibi ta denizliden gelip özgür ün elinden almıştı…o gün bugün  doğan yada şahin hiç fark etmez böyle bir kuşu yavruyken alıp yetiştirme fikriyle yanıp tutuşuyorduk.
Ben hemen “ee  hadin gidelim”dedim
Bu fikir diğerleri tarafındanda kabul gördü. yayla köyden yaklaşık bir saatlik yoldu şahini yakalama fikri bu yolu öğlen sıcağında yürüme ve üşenme durumunu ortadan kaldırıyordu.hiç vakit kaybetmeden  yola koyulduk..çeşmeye kadar olan düz yolda ilerlerken yoldan geçen köylüler doğal olarak nereye gittiğimizi soruyorlardı bizde şahin yakalamaya gidiyoruz diye cewapladık.arkasındanda  “ula sizde hiç akıl yokmu bu öğlen ıscanda yaylaya çıkılırmı” tepkisini alıyorduk.ilk geçenlere bu cevabı verdik sonrakilere ise çeşmeye gidiyoruz deyip o klasik lafı yemekten kurtulduk.çeşmeye varınca buz gibi suyuyla kafamızı falan yıkadık muhtemelen yoldaki toz terimizle birlikte yüzümüzden aşağıya siyahımsı bir renkle süzülmüştür.çeşmeden sonra çalıların arasından keçi yolundan tırmanmaya başladık yorucu bir çıkıştan sonra yaylanın düzünde keçi yollarından Yedikapılı istikametine doğru ilerlerken köylülerin deve yatağı dediği mevkide özgür’ün bağırması sessizliği bozdu.
“bakın bakın orda!!!!”eliyle dereyi işaret ediyordu ama sesi çok heyecanlıydı.
Bir baktık ki derede ne görelim şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir yaratık. sırtında beyaz bir şeridi olan, tilki desen değil tavşan desen değil kurt desen değil garip bir yaratık(şimdi bile bu olayın tartışmaları hala sürmektedir kimi porsuk kimi ise yer köpeği kimi ise kokarca olduğunu öne sürmektedir)hiç tereddüt etmeden bu yaratığa doğru hücum ettik taş fırlattık önünü kestik derken bizim Musa yayla ve taş konusunda hepimizden uzman,  yaş olarak ta büyük olduğu için koca bir kayayı yaratığa isabet ettirmeyi başardı. yaratık sersemken yanımızda ne sebeple taşıdığımızı şu an bile hatırlamadığım tellerle yaratığı boynundan bağlamayı başardık çok ta sevindik bu duruma biraz yaratığı inceledik sırtında beyaz bir şerit kafa küçük vücut ve kuyruğu uzun bir ucubeydi.ha birde iğrenç kokuyordu çok çevikti kafasını çok hızlı kuyruğuna kadar uzatabiliyordu.biz bu yaratıkla ne yapacağımızı tartışmaya başladık çünkü asıl görevimiz Yedikapılıdaki şahini yakalamaktı. yaratığı telle iyice sarmaladıktan sonra bir ardıç torusuna bağladık kaçmamasını garantiledikten sonra yedi kapılıya vardık zaladın suyunda su ve kafa yıkama merasiminden sonra Yedikapılıya tırmandık.Yedikapılı: bilmeyenler için söyleyeyim, yaylanın merkezinde devasa ve yüksek bir kaya duvarının hemen altında bir mağaradır içeri girildikçe tabana doğru yedi tane odadan oluştuğu söylenir.kaya bloğunda uçan bir şahin gördük ama  yuvasını göremedik  görsek bile oraya kadar çıkmanın mümkün olmadığını anladık durum umutsuz vakaydı yani.ama bunu çokta önemsemedik şahin yoktu ama garip bir yaratığımız vardı.bunu köye götürüp herkesin ilgisini toplamak birde aferinler almak güzel bir duygu olabilirdi fazla vakit kaybetmeden dönmeye karar verdik.yaratığı bağladığımız yerde bulduk büyük bir heyecanla yaratığı sırayla tutarak sürükleyerek köy yoluna düştük.aşağı erikliye vardığımızda çadırın yanında köpeğiyle Hacı dayıyla karşılaştık.bize hal hatır sorduktan sonra o da bizim yaratığa ilgiyle baktı bize övgü dolu sözler söyledi .sonra köpek bu yaratıktan huylandı ve hırlamaya başladı ama bizim yaratık ö yle kuru gürültüye papuç bırakacak cinsten değildi köpek bir iki hırlamadan sonra bizim yaratıktan tırstı..hacı dayıyla vedalaştıktan sonra yolumuza devam ettik yortuda su başında mola verdik yaratık bizi çok yoruyordu gitmemekte direniyordu birde hayatımda duyduğum en pis kokuya sahipti.direnmesine belki  dayanırdık ama kokusu bizi mahvediyordu.yaratığı yıkarsak belki kokusu gidebilirdi hemen suyun içine soktuk  tabi bunlar o kadar kolay olmuyordu hayvanı yıkadık ama kokusu bir türlü gitmek bilmiyordu.çalılık bölgeye girdiğimizde direnci iyice arttı.aramızda küçük bir tartışmadan sonra yaratığı serbest bırakmaya karar verdik.hadi git özgürlüğüne dedik ve bıraktık çalıların arasından kayboluşunu izledik..neşe içinde köye döndük……
Ümit ACAR  BURDUR  2013

Yorumlar

Popüler Yayınlar